foto1 foto2 foto3 foto4 foto5


+090 542 356 XX XX
irayerbaa@live.com
İrfan Aydın

Erbaalı İrfan Aydın Web Sitesi....

Mes´ul olduğun şeyle meşgul ol...

HÂL

Hâl; fiil işlenirken, fâilin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu gösteren mansûb ve nekre isimdir. Tekil ve illet harfi bulunmayan bir kelime olduğu takdirde hâl, üstün tenvinli olarak gelir.

Türkçe’deki durum zarfı karşılığıdır. Fiile sorulan “Nasıl” sorusuna cevap teşkil eder. Fiil yapılırken onu işleyenin durumu açıklanan hâl Türkçe’ye (…rek, ..rak) ekleriyle veya (…dığı halde), (..ken, …mış olduğu halde) kelimeleriyle tercüme edilir. Durumları açıklanan fâil ya da mef’ûlün bih’e de sâhibu’l-hâl veya zü’l-hâl denir. Sâhibu’l-hâl genellikle marife olur. Özel isimlerin ise harfi tarif almasa da marife olduğu açıktır:

جاَءَ خاَلِدٌ راَكِباً.

Hâlit binerek (binmiş olarak) geldi.

جاَءَتْ عاَئِشَةُ راَكِبَةً.

Aişe binerek (binmiş olarak) geldi.

 

Burada راَكِباً ve  راَكِبَةً kelimeleri fâil olan Hâlit ve Aişe’nin durumunu açıklamaktadır.

لَقِيَ خَالِدٌ مَحْموُداً راَكِبَيْنِ.

Hâlit Mahmut’la ikisi de (ata) binmiş olarak karşılaştı.

Burada راَكِبَيْنِ kelimesi hem fâil olan Hâlid’in hem de mef’ûl olan Mahmud’un durumunu açıklamaktadır  ve tesniyenin mansûb hâli (olan yâ-nûn) ile gelmiştir.

رَكِبْتُ الْفَرَسَ مُسْرَجاً.

Ata eğerlenmiş olarak bindim.

إِشْتَرَيْتُ الْكِتاَبَ مُجَلَّداً.

Kitabı ciltli olarak satın aldım.

Burada مُسْرَجاً  ve مُجَلَّداً kelimeleri mef’ûl olan atın binilirken ve kitabın satın aldığı zaman ki durumlarını açıklamaktadır.

Görüldüğü gibi isimlerin, sıfatların ve özellikle ism-i fâillerin mansûb haldeki yapıları, fiilin yapılma tarzını veya fiil işlendiği andaki durumlarını gösteren zarf olarak kullanılır.

*Hâl, sahibul hale müfred, tesniye, cem ve müzekkerlik, müenneslik bakımından uyar.

ماَتَ تاَئِباً لِرَبِّهِ.

O Rabb’ine tevbe ederek öldü.

ماَتاَ تاَئِبَيْنِ لِرَبِّهِماَ.

O ikisi Rabb’lerine tevbe ederek öldü.

ماَتُوا تاَئِبِينَ لِرَبِّهِمْ.

Onlar Rabb’lerine tevbe ederek öldüler.

إِنَّهاَ ذَهَبَتْ ماَشِيَةً إِلَى بَيْتِهِاَ.

Gerçekten o (müe.) evine yürüyerek gitti.

إِنَّهُماَ ذَهَبَتاَ ماَشِيَتَيْنِ إِلَى بَيْتِهِماَ.

Gerçekten o ikisi evlerine yürüyerek gitti.

إِنَّهُنَّ ذَهَبْنَ ماَشِياَتٍ إِلَى بَيْتِهِنَّ.

Gerçekten onlar evlerine yürüyerek gittiler.

   

*Hâl müfred (tek bir kelime) olarak geldiği gibi, cümle (isim cümlesi, fiil cümlesi) veya şibh-i cümle (harf-i cer ya da zarflı cümle parçası) olarak da gelebilir. O zaman hâl; mahallen mansûb olur.

a) Hâl Müfred İsim:

أَكَلَ السَّائِلُ الطَّعاَمَ حاَراًّ.

Dilenci yemeği sıcak olarak yedi.

لاَ تَأْكُلِ الطَّعاَمَ حاَراًّ.

Yemeği sıcakken (sıcak olarak) yeme.

شَرِبَ الْمَريِضُ الْحَليِبَ باَرِداً.

Hasta sütü soğuk olarak içti.

دَخَلَ الطِّفْلُ إِلَى الْغُرْفَةِ باَكِياً.

Çocuk odaya ağlayarak girdi (müz).

دَخَلَتِ الطِّفْلَةُ إِلَى الْغُرْفَةِ باَكِيَةً.

Çocuk odaya ağlayarak girdi (müe) .

نَزَلَ عَلِيٌّ فِي الْفُنْدُقِ مُتْعَباً.

Ali otele yorgun olarak indi.

نَزَلَ الصَّدِيقاَنِ فِي الْفُنْدُقِ مُتْعَبَيْنِ.

İki arkadaş otele yorgun olarak indi.

عاَدَتْ التِّلْمِيذاَتُ مَسْرُوراَتٍ.

Kız öğrenciler sevinçli bir halde döndüler.

جاَءَ الطُّلاًّبُ مُسْتَعِدِّينَ لِلْإِمْتِحاَنِ.

Öğrenciler imtihan için hazırlıklı bir halde geldiler.

نَجَحَ مَحْمُودٌ فاَهِماً دَرْسَهُ.

Mahmud dersini anlayarak başardı.

نَجَحَ الْمَحْمُودُونَ فاَهِمِينَ دُرُوسَهُمْ.

Mahmud’lar derslerini anlayarak başardılar.

جَلَسَ الْمُجْرِمُ مُعْتَذِراً عَنْ ذَنْبِهِ.

Suçlu suçundan özür dileyerek oturdu.

خُلِقَ الْإِنْساَنُ ضَعِيفاً.

İnsan zayıf olarak yaratıldı (Nisâ, 27)

b) Hâl İsim Cümlesi:

Hâl isim cümlesi ya da fiil cümlesi olarak geldiğinde, bu cümleyi asıl cümleye bağlayan vâvu’l-hâl (hâl vâvı) denen bir vâv  ( ( وَ  bulunur. Veya yalnız zamir veya hem vâv hem zamirden oluşan bir bağlayıcı bulunur.

حَضَرَ الضُّيُوفُ وَ الْمُضِيفُ غاَئِبٌ.

                                                                   Haber   Mübtedâ  Vâvü’l-hâl  Fâil        Fiil

                                                                              Hâl: İsim cümlesi                           

Ev sahibi (misafir eden) yok olduğu hâlde misafirler geldi.

فَرَّ الْجُنُودُ أَسْلِحَتُهُمْ مَتْرُوكَةٌ.

Askerler silahları bırakılmış (terkedilmiş) halde kaçtılar[1].

ساَرَ الْجَيْشُ وَالْقاَئِدُ أَماَمَهُ.

Ordu komutan önlerinde olduğu halde yürüdü.

قاَتَلَ الضاَّبِطُ وَ هُوَ عَطْشاَنُ.

Subay susamış olarak savaştı.

عَرَفْتُهُ وَأَنَا صَغيِرٌ.

Onu küçükken tanıdım.

لاَ تَأْكُلُوا الْفاَكِهَةَ وَ هِيَ فِجَّةٌ.

Meyveyi ham iken (ham olduğu halde) yemeyiniz.

قَطَفْتُ الْوَرْدَةَ وَ هِيَ مُفَتِّحَةٌ.

Gülü açılmış bir halde iken kopardım.

وَصَلَ إِلَى الْغاَبَةِ وَ هُوَ مَسْرُورٌ.

Sevinçli bir halde ormana geldi.

دَخَلَ يُوسُفُ السِّجْنَ وَ هُوَ مَظْلُومٌ.

Yusuf mazlum (suçsuz) bir halde hapishaneye girdi.

كُنْتُ ناَئِماً وَ أَنْتَ قاَدِمٌ.

Sen geldiğinde ben uyuyordum.

مَرَّ عُمَرُ وَ هُوَ راَكِبٌ السَّياَّرَةَ.

Ömer arabaya binmiş halde geçti.

اِحْتَرَسْتُ مِنَ الشَّمْسِ وَ الْحَراَرَةُ شَدِيدَةٌ.

Sıcak şiddetli halde iken güneşten korundum.

لاَ آكُلُ الطَّعاَمَ وَ أَناَ شَبْعاَنُ.

Tok olduğum halde yemek yemem.

تَعَلَّمْ وَ أَنْتَ صَغِيرٌ.

Küçük iken (küçük olduğun halde iken) öğren.

فَلاَ تَجْعَلُوا للَّهَ أنْداَداً وَ أَنْتُمْ تَعْلَمُونَ.

Bildiğiniz halde Allaha eşler (benzerler) kılmayın (Bakara 22) .

c) Hâl Fiil Cümlesi:

1) Bazen olumlu mâzî hâl cümlesinin başında (وَ قَدْ) bulunur. Böylece fiilin oluşmasından daha önceki zamanda oluşan bir eylemi belirtir:

غاَبَ أَخُوكَ وَ قَدْ حَضَرَ جَمِيعُ الْأَصْدِقاَءِ.

Bütün arkadaşlar geldiği halde kardeşin gelmedi.

2) Olumlu muzâri ile başlayan hâl cümlesi genellikle önünde vâv-ı hâliye ve başka bir ön takı almaksızın sâhibu’l-hâle bağlanır.

سَمِعْتُ الْمُؤْمِنَ يَدْعُو رَبَّهُ.

Mü’mini Rabbine dua ederken işittim.

رَأَيْتُ الْوَلَدَ يَبْكِي.

Çocuğu ağlarken gördüm.

ذَهَبَ الْجاَنِي تَحْرُسُهُ الْجُنُودُ.

Askerler onu koruduğu halde cani gitti.

خَرَجَ فَرِيدٌ يَضْحَكُ مِنَ الْبَيْتِ.

Ferid gülerek evden çıktı.

فَجَاءَتْهُ إِحْداَهُماَ تَمْشِي عَلَى اسْتِحْياَءٍ.

(Kızlardan) biri, utandığı halde yürüyerek ona geldi (Kasas 25) .

3) Olumsuz mâzî ve muzâri ile başlayan hâl cümlesinin başında bazen vâv-ı hâliye bulunur, bazen bulunmaz:

ذَهَبَ الْعاَمِلُ إِلَى الْمَصْنَعِ لَماَّ يَأْكُلْ سَيْئاً.

İşçi fabrikaya hiçbirşey yemeden gitti.

قَطَفَ الْأَوْلاَدُ الْأَزْهاَرَ وَلَماَّ تَتَفَتَّحْ.

Henüz açmamış olduğu halde çocuklar çiçekleri kopardı.

إِسْتَيْقَظْناَ مِنَ النَّوْمِ وَ ماَ طَلَعَتِ الشَّمْسُ.

Güneş doğmadığı halde (doğmadan) uykudan uyandık.

كاَنَ خَالِدٌ يَبْكِي ماَ ضَرَبَهُ أَحَدٌ (=كاَنَ خَالِدٌ يَبْكِي وَ ماَ ضَرَبَهُ أَحَدٌ ) .

Hâlid’i kimse dövmediği halde ağlıyordu.

d) Hâl Şibh Cümle (Zarf Cümlesi ):

Şibh-i cümle olan hâl arada vâv-ı hâliye olmaksızın doğrudan bağlanır:

طَلَعَ الْبَدْرُ بَيْنَ السَّحاَبِ.

Ay (dolunay) bulutların arasında doğdu.

مَيَّزْتُ صَوْتَ صَدِيقِي خَلْفَ الْباَبِ.

Dostumun sesini kapı arkasında olduğu halde tanıdım.

شاَهَدْتُ الْخَطِيبَ فَوْقَ الْمِنْبَرِ.

Minberin üstündeki hatibi gördüm.

Hâl Şibh Cümle (Câr-mecrûr):

تَأَلَّمَ الطاَّئِرُ فِي الْقَفَصِ.

Kuş kafeste acı duydu.

قَرَأَتِ التِّلْمِيذَةُ الرِّساَلَةَ فِي فَرَحٍ.

Öğrenci mektubu sevinç içinde okudu.

بِعْتُ الثَّمَرَ عَلَى شَجَرِهِ.

Meyveyi ağacının üzerinde olduğu halde (ağacının üzerinde iken) sattım.

Hâl ile İlgili Diğer Özellikler:

* Genellikle hâl nekre, sahibu’l-hâl marife olarak gelir.

أَقْبَلَ الْمَظْلُومُ باَكِياً.

Mazlum (zulme uğrayan) ağlayarak geldi.

عاَدَ الْجَيْشُ ظاَفِراً.

Ordu zafer kazanarak döndü.

بِعْتُ الْقُطْنَ مَحْلُوجاً.

Pamuğu atılmış olarak sattım.

*Hâl birden fazla olabilir, hepsi de atıfsız olarak ana cümleye bağlanabilir:

جاَءَ اللاَّعِبُ هاَدِئاً ، مُبْتَسِماً ، لاَبِساً ثِياَبَ اللاَّعِبِ.

Futbolcu sakin olarak gülümseyerek ve oyun elbiselerini giyerek geldi.

يَقْفِزُ الْبَطَلُ لاَ خاَئِفاً وَ لاَ مُتَرَدِّداً.

Kahraman ne korkarak ne de tereddütlü olarak sıçrıyor.

ذَهَبَ مَحْمُودٌ باَكِياً ماَشِياً.

Mahmut ağlayarak ve yürüyerek gitti.

* Hâl fâilin ya da mef’ûlün durumunu belirttiği gibi muzafun ileyhin durumunu da belirtebilir:

أَ يُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتاً.

Hiç biriniz kardeşinin etini ölü olduğu halde (ölü olarak) yemeyi sever mi? (Hucurât 12)

* وَ (Vâvu’l-hâl) şart edatları olan إِنْ  ve  لَوْ in önlerinde geldiğinde cevap cümleleri bulunmazsa vâvu’l-hâl olur. (وَإِنْ) (وَلَوْ) ise vasıl edatı olup …se bile, ..sa bile, …ise de, ..dığı halde, ..mesine rağmen gibi manalara gelir[2].

صَلِّ وَ إِنْ عَجَزْتَ عَنِ الْقِياَمِ.

Ayakta durmaktan aciz olsan bile namaz kıl.

نَذْهَبُ وَلَوْ كاَنَ بَعِيداً.

Uzak olsa bile gideriz.

* Hâl, Sıfat ve Sıla cümlelerinin farkı:

Hâl, sıfat ve sıla cümleleri arasında mana bakımından büyük fark olmasa da gramer yönünden farklıdırlar.

Marife isimden sonra gelen cümleye hal cümlesi,

Nekre isimden sonra gelen cümleye sıfat cümlesi,

İsm-i mevsûlden sonra gelen cümleye sıla cümlesi denir.

 

حَضَرَ الرَّجُلُ أَراَهُ.

Gördüğüm adam geldi.

 

حَضَرَ  رَجُلٌ أَراَهُ.

“              

 

حَضَرَ  الرَّجُلُ الَّذِي أَراَهُ.

“              

 

رَأَيْتُ الرَّجُلَ يَحْضُرُ.

Gelen adamı (adamı gelirken) gördüm (Hâl Cümlesi) .

 

رَأَيْتُ رَجُلاً يَحْضُرُ

Gelen (bir) adam gördüm (Sıfat Cümlesi) . 

 

رَأَيْتُ الرَّجُلَ الَّذِي يَحْضُرُ

Gelen adamı gördüm (Sıla Cümlesi) .

 

سَلَّمْتُ عَلَى الرَّجُلِ رَأَيْتُهُ

Gördüğüm adama selâm verdim (Hâl Cümlesi) .

 

سَلَّمْتُ عَلَى رَجُلٍ رَأَيْتُهُ

Gördüğüm adama selâm verdim (Sıfat Cümlesi) .

 

سَلَّمْتُ عَلَى الرَّجُلِ الَّذِي رَأَيْتُهُ

Gördüğüm adama selâm verdim (Sıla Cümlesi) .

 
 

جاَءَ الرَّجُلُ ذاَهِباً إِلَى الْمَدْرَسَةِ

Okula giden adam geldi[3].

 
 

جاَءَ الرَّجُلُ الذاَّهِبُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ

                    “ 

 

جاَءَ الرَّجُلُ الَّذِي يَذْهَبُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ

                    “

 
             

Yorum ekle

Üye Girişi

Mesaj Kutusu

Giriş yapmamışsınız.

İstatistikler

Kullanıcılar
5630
Makaleler
797
Makale Görünüm Sayısı
3478987

Sayfa Alt Bilgisi

Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.



Copyright © 2024 Erbaalı İrfan Aydın Rights Reserved.