foto1 foto2 foto3 foto4 foto5


+090 542 356 XX XX
irayerbaa@live.com
İrfan Aydın

Erbaalı İrfan Aydın Web Sitesi....

Mes´ul olduğun şeyle meşgul ol...

KÂNE VE KARDEŞLERİ (Kâne ve Benzerleri)

İrab (hareke) bakımından “إِنَّ ve Kardeşleri”nin tam tersine isimlerini ref haberlerini nasbederler. Kâne ve kardeşleri sekiz adet fiil-i mâzîden oluşur. Bu sekiz fiili mâzîden her birinin muzâri ile emri de aynı işi yapar. Yani, isim cümlesi olan mübtedâ ve haberin önüne gelip  mübtedâyı merfû haberi de mansûb okutur. Bunlara nâkıs (eksik) fiiller de denir. Nâkıs fiil denmesinin sebebi; merfû ismiyle birlikte tek bir mânâ ifâde etmeyip ikinci ismi istemeleridir. حَضَرَ الْوَلَدُ (Çocuk geldi) deyince cümle anlamı yeterli olur fakat كاَنَ الْجَوُّ  (Hava idi) deyince yetmez, mana eksik kalır. Yanına ikinci bir isim ilâve edilerek كاَنَ الْجَوُّ باَرِداً (Hava soğuk idi) deyince mana tamamlanır.

Nâkıs veya Kâne benzeri  olan fiiller ve işlevleri şunlardır:

باَتَ

ظَلَّ

أَضْحَى

أَمْسَى

أَصْبَحَ

لَيْسَ

صاَرَ

كاَنَ

Şimdi bunları sırasıyla görelim:                                                 

 

كاَنَ: ..idi, oldu

Bir önceki konuda mâzî ve mûzari çekimini verdiğimiz كاَنَ fiilinin asıl manası ..idi olup nâkıs fiildir. Tam fiil olarak kullanıldığında ismi haberi şeklinde söylenmez. Çünkü o zaman mübtedâ haberin önünde değil bir fiil cümlesinin içinde (birleşik fiil olmak üzere) yardımcı fiil vazifesini görür.

كاَنَ وُجِدَ

bulunmuştu

كاَنَ يَقْرَأُ

okuyordu

كاَنَ كَتَبَ

yazdı idi, yazmıştı

(قَدْ)lı mâzî fiil olursa mişli geçmiş zamanın hikayesi olur:

كُنْتُ قَدْ عَلِمْتُ.

bilmiştim

كاَنَ (diğer benzerleri gibi) isim cümlesinin önüne geldiği zaman ise mübtedâyı olduğu gibi bırakır, haberini(n son harfinin harekesini) mansûb (fethalı) yapar. En çok kullanılan nâkıs fiildir.

Cümle örnekleri:

كاَنَ الْبَرْدُ شَدِيداً.

Soğuk şiddetliydi.

اَلْبَرْدُ شَدِيدٌ.

Soğuk şiddetlidir.

كاَنَتِ الرِّحْلَةُ مُمْتِعَةً.

Yolculuk faydalıydı.

اَلرِّحْلَةُ مُمْتِعَةٌ.

Yolculuk faydalıdır.

كاَنَ الْأُسْتاَذُ غاَئِباً.

Hoca yoktu.

الْأُسْتاَذُ غاَئِبٌ.

Hoca yoktur.

كاَنَ الدَّرْسُ سَهْلاً.

Ders kolaydı.

اَلدَّرْسُ سَهْلٌ.

Ders kolaydır.

كاَنَ الْبَيْتُ نَظِيفاً.

Ev temiz idi (temiz oldu) .

اَلْبَيْتُ نَظِيفٌ.

Ev temizdir.

كاَنَ الزِّحاَمُ شَدِيداً.

Kalabalık şiddetli idi.

(çok kalabalık oldu)

اَلزِّحاَمُ شَدِيدٌ.

Kalabalık şiddetlidir.

           

* İsim cümlesinin başına sadece كاَنَ  nin gâib müfred mâzî hali gelmez. Çekimli olduğunda كاَنَ nin ismi fiille birlikte olur. Ardından haberi gelir. (كاَنَ) ve kardeşlerinin ismi bazen müstetir [(هُوَ هِيَ) gibi fiilin içinde saklı zamir] olarak veya (كاَنَ) nin çekimi içinde (كُنْتَgibi fiil+fâil) olarak da gelebilir.

كاَنَ ياَسِرُ تِلْمِيذاً فِي الْمَدْرَسَةِ الْمُتَوَسِّطَةِ.

Yâsir ortaokulda öğrenciydi.

 

كاَنَ تِلْمِيذاً فِي الْمَدْرَسَةِ الْمُتَوَسِّطَةِ.

Ortaokulda öğrenciydi.

 

كاَنَتْ مُباَراَةً جَمِيلَةً.

Güzel bir maçtı.

 

كُنْتَ مَرِيضاً.

Hastaydın.

 

كُنْتُ فِي الْمُسْتَشْفَى.

Hastanedeydim.

 

كُنْتَ مَشْغوُلاً.

(Sen) meşguldün.

Örneğin bu cümlede (تَ) zamiri (كاَنَ) nin ismi olup mahallen merfûdur. (مَشْغوُلاً) de (كاَنَ)nin haberi olup mansûbtur. Diğer örnekler:

هَلْ كُنْتَ سَعِيداً هُناَكَ ؟

Orada mutlu muydun?

سَتَكُونُ[2] رِحْلَةً مُمْتِعَةً.

Faydalı bir gezi olacak.

سَيَكُونُ كِتاَباً جَيِّداً.

İyi bir kitap olacak.

سَأَكُونُ مَشْغُولاً فِي ذَلِكَ الْوَقْتِ.

O vakitde meşgul olacağım.

         

F كاَنَ  nin ismi de haberi de  tamlama şeklinde gelebilir. Bu özellikler  كاَنَnin diğer benzerleri için de geçerlidir:

كاَنَ طَواَفُ الْمُسْلِمِينَ بِالْكَعْبَةِ سَهْلاً أَمْسِ

Müslümanların Kabe’yi tavafı dün kolaydı.

كاَنَ عُمَرُ بْنُ[3] الْخَطاَّبِ خَلِيفَةً عاَدِلاً.

Ömer İbnu’l-Hattab (Hattab’ın oğlu Ömer) âdil bir halife idi.

لَمْ يَكُنِ الراَّعِي غاَئِباً هَذِهِ الْمَرَّةَ بَلْ كاَنَ مَوْجُوداً.

Çoban bu sefer yok değildi bilakis mevcuttu (vardı) .

لَمْ يَكُنِ الراَّعِي مَرِيضاً هَذِهِ الْمَرَّةَ بَلْ كاَنَ صَحِيحاً.

Çoban bu sefer hasta değildi bilakis iyiydi.

كاَنَ أَخِي مَحْبُوباً مِنْ جَمِيعِ زُمَلاَئِهِ.

Kardeşim tüm arkadaşları tarafından seviliyordu.

كاَنَ الرَّجُلُ سَعِيداً بِأَوْلاَدِهِ الناَّجِحِينَ.

Adam başarılı çocuklarıyla mutluydu.

أَ أَنْتَ مُواَفِقٌ عَلَى الْعَمَلِ هُناَ.

Burada çalışmaya muvafık mısın? (uygun görüyor musun) ?

أَ كُنْتَ مُواَفِقاً عَلَى الْعَمَلِ هُناَ.

Burada çalışmaya muvafık mıydın? (uygun görüyor muydun) ?

     

*Harf-i cer ya da zarfla başlayan (“var” manası ifade eden) cümle parçası mübtedâ değil öne geçmiş haberdir (haber mukaddem). Var olan şey de muahhar mübtedâ olur. Böylece dolayısıyla (كاَنَ)’nin haberi de öne geçmiş haber, (كاَنَ) nin ismi de sonradan gelen isim olmuş olur:

فِي الْغُرْفَةِ رِجاَلٌ.

Odada adamlar var.

 

كاَنَ فِي الْغُرْفَةِ رِجاَلٌ.

Odada adamlar vardı.

 

بَيْنَهُمْ طاَلِبٌ نَشِيطٌ.

Aralarında çalışkan bir öğrenci var.

 

أَ كاَنَ بَيْنَهُمْ طاَلِبٌ نَشِيطٌ.

Aralarında çalışkan bir öğrenci var mıydı?

 

لاَ ، لَمْ يَكُنْ بَيْنَهُمْ طاَلِبٌ نَشِيطٌ.

Hayır, aralarında çalışkan bir öğrenci yoktu.

 

أَماَمَهُنَّ حَدِيقَةٌ جَمِيلَةٌ.

(Bayanların) Önlerinde güzel bir bahçe var.

 

أَ كاَنَتْ أَماَمَهُنَّ حَدِيقَةٌ جَمِيلَةٌ ؟

Önlerinde güzel bir bahçe var mıydı?

 

لاَ ، لَمْ تَكُنْ أَماَمَهُنَّ حَدِيقَةٌ جَمِيلَةٌ.

Hayır, önlerinde güzel bir bahçe yoktu.

 

فِي ذَلِكَ الْمَكاَنِ صَدِيقاَنِ.

O mekanda iki arkadaş var.

 

كاَنَ مَعَكَ فِي ذَلِكَ الْمَكاَنِ صَدِيقاَنِ.

Seninle birlikte o mekanda (orda) iki arkadaş vardı.

كاَنَ مَعَكُمْ  فِي ذَلِكَ الْمَكاَنِ مُدَرِّسُونَ.

Sizinle birlikte orda öğretmenler vardı.

 

*İsmi fâil “Kâne” fiilinin haberi olunca geçmiş zamanın sürekli halini oluşturur.

هُوَ كاَنَ ساَجِداً لِلَّهِ.

O Allah’a secde ederdi.

*كاَنَ fiili Allah ile kullanıldığında anlamı zamanla sınırlı değildir. Sadece geçmişi anlatmaz, durumu bildirir ve haberin sonsuz devamlılığını gösterir. كاَنَ يَكُونُebedidir, ezelidir manalarına da gelir.

كاَنَ اللَّهُ عَلِيماً حَكِيماً.

Allah bilir ve hakîmdir.

وَ كاَنَ اللَّهُ غَفُوراً رَحِيماً.

Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.

*Olumsuz  كاَنَnin haberi muzâri olduğunda başında esreli bir (لِ) bulunabilir. Buna inkar lâmı (lâmul cuhûd) denir ve yanında gizli bir (أَنْ) olduğu düşünülür:

ماَ كاَنَ الصَّدِيقُ لِيَخُونَ[4] صَدِيقَهُ.

Arkadaş arkadaşına asla ihanet edecek değildir.

   

صاَرَ : oldu, dönüştü. Bir halden diğer hale geçmeyi anlatır.(صاَرَ يَصِيرُ)

اَلثَّوْبُ قَصِيرٌ.

Elbise kısadır.

صاَرَ الثَّوْبُ قَصِيراً.

Elbise kısa oldu.

اَلطاَّلِباَنِ مُجْتَهِداَنِ.

İki öğrenci çalışkandır.

صاَرَ الطاَّلِباَنِ مُجْتَهِدَيْنِ.

İki öğrenci çalışkanlaştı.

اَلتِّلْمِيذَتاَنِ مَحْبُوبَتاَنِ.

İki öğrenci sevilendir (sevilmektedir) .

صاَرَتِ التِّلْمِيذَتاَنِ مَحْبُوبَتَيْنِ.

İki öğrenci sevilen oldu.

أَصْبَحَ: sabah (vakti) oldu, sabahladı  ( أَصْبَحَ يُصْبِحُ )

اَلْجَوُّ مُمْطِرٌ.

Hava yağmurludur.

 
 

أَصْبَحَ الْجَوُّ مُمْطِراً.

Hava yağmurlu oldu (Hava yağmurlu olarak sabahladı) .

 

اَلْحَدِيقَةُ جَمِيلَةٌ.

Bahçe güzeldir.

 
 

أَصْبَحَتِ الْحَدِيقَةُ جَمِيلَةً.

Bahçe güzel oldu.

 
 

هُماَ مُهَنْدِساَنِ.

O ikisi mühendistir.

 
 

أَصْبَحاَ مُهَنْدِسَيْنِ.

O ikisi mühendis oldular.

 
 

هُمْ مَشْغُولُونَ.

Onlar meşguldürler.

 
 

أَصْبَحُوا مَشْغُولِينَ.

Meşgul oldular.

 
 

هُنَّ مُمَرِّضاَتٌ.

Onlar hemşiredir.

 
 

أَصْبَحْنَ مُمَرِّضاَتٍ.

Onlar hemşire oldular.

 
       

أَضْحَى : kuşluk (vakti) oldu, kuşlukladı  (أَضْحَى يُضْحِي)

اَلْغَماَمُ كَثِيفٌ.

Bulut yoğundur.

 

أَضْحَى الْغَماَمُ كَثِيفاً.

Bulut yoğun oldu (Bulut yoğun olarak kuşlukladı) .

 

اَلشاَّرِعُ مُزْدَحِمٌ.

Cadde kalabalıktır.

 

أَضْحَى الشاَّرِعُ مُزْدَحِماً.

Cadde kalabalık oldu (Cadde kuşluk vakti kalabalıklaştı) .

       

ظَلَّ : gündüz (vakti) oldu, devam etti   (ظَلَّ يَظَلُّ)

اَلْغُباَرُ ثاَئِرٌ.

Toz kalkmaktadır.

ظَلَّ الْغُباَرُ ثاَئِراً.

Toz kalkar oldu (Gündüz toz kalkar halde devam etti) .

الْأُمُّ صاَبِرَةٌ.

Anne sabırlıdır.

ظَلَّتِ الْأُمُّ صاَبِرَةً.

Anne sabırlı olmaya devam etti.

ظَلَّ الْمُعَلِّمُ فِي خِدْمَةِ التَّعْلِيمِ.

Öğretmen talim (eğitim) hizmetinde devam etti.

ظَلَّتِ الْبَناَتُ يَلْعَبْنَ فِي الْفِناَءِ.

Kızlar avluda oynamaya devam etti.

أَمْسَى : akşam (vakti) oldu, akşamladı  (أَمْسَى يُمْسِي)

اَلْعاَمِلُ مُتْعَبٌ.

İşçi yorgundur.

 

أَمْسَى الْعاَمِلُ مُتْعَباً.

İşçi yorgun oldu (İşçi yorgun olarak akşamladı) .

اَلْمُدَرِّساَتُ سَعِيداَتٌ.

Öğretmenler mutludur.

أَمْسَتِ الْمُدَرِّساَتُ سَعِيداَتٍ.

Öğretmenler mutlu olarak akşamladı[5].

باَتَ : geceleyin oldu, geceledi  (باَتَ يَبِيتُ)

اَلْمَرِيضُ مُتَأَلِّمٌ.

Hasta acı çekmektedir.

باَتَ الْمَرِيضُ مُتَأَلِّماً.

Hasta acı çeker oldu (Hasta acı çekerek geceledi) .

  (أَصْبَحَ أَضْحَى ظَلَّ أَمْسَى باَتَ  ) kelimelerinin hepsi yardımcı fiil olarak صاَرَ manasında kullanılabilir. Bunlara صاَرَ benzerleri de denir. صاَرَ (oldu) bir halden bir hale dönüşmeyi ifade ederken zaman mefhumu yoktur. Hepsi de “oldu” şeklinde tercüme edilebilir. Ancak ifade ettikleri zamanın anlamı zihnen muhafaza edilir.

*Yukarıda ikinci olarak verilen anlamlar tam fiil olarak kullanıldığında tercüme edilir. Mâzî muzâri emir olmak üzere bütün siygaları kullanılır.

 

أَصْبَحَ الرَّجُلُ فِي الْمُسْتَشْفَى.

Adam hastanede sabahladı.

لِماَذاَ يُحِبُّ كَثِيرٌ مِنَ التَّلاَمِيذِ أَنْ يُصْبِحُوا ضُباَّطاً فِي الْجَيْشِ ؟

 

Niçin öğrencilerden çoğu (öğrencilerin çoğu) orduda subay olmayı sever (ister)?

 
       

Mesela ilk cümlede أصْبَحَ yı tam fiil olarak kabul edersek, o zaman bu fiillerden sonraki isme  أصْبَحَ ‘nın ismi ve haberi demeyiz. Fiil cümlesinin elemanları olarak أَصْبَحَ fiil اَلرَّجُلُ fâil, فِي الْمُسْتَشْفَى da mef’ûlün bih gayr-i sarih olur.

Nakıs fiillerden en çok kullanılanı كاَنَ – لَيْسَ  – صاَرَ dır.

Not: Tahfif (kolaylık) kabilinden  كاَنَnin muzâri meczûmundan (يَكُنْ) ve nehyinden bazen nun harfleri düşürülebilir. Bu kullanılış daha ziyade Kur’ân-ı Kerim ve eski metinlerde görülür.

إِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضاَعِفْهاَ.

İyilik olursa kat kat arttırır.

لَمْ أَكُ خاَئِناً.

Hâin olmadım.

*Olumsuz كاَنَnin haberi başına zâid (بِ) harfi getirilince mana kuvvetlenmiş olur:

لَمْ يَكُنْ فِيهِ بِغَرِيبٍ.

Orada asla yabancı değildir.

*(لَيْسَ) fiili hariç diğerlerinin mâzî muzâri ve emri mevcuttur. لَيْسَ nin yalnızca mâzî çekimi vardır.

لَيْسَ: değil, olmadı  Muzârisi olmayan bir fiil olarak mâzî durumunda çekime girer.

لَيْسُوا

لَيْساَ

لَيْسَ

Gâib

لَسْنَ

لَيْسَتَا

لَيْسَتْ

Gâibe

لَسْتُمْ

لَسْتُمَا

لَسْتَ

Muhatap

   

لَسْتِ…

Muhâtaba

         
 

لَيْسَ الْخاَدِمُ قَوِياًّ.

Hizmetçi güçlü değildir.

اَلْخاَدِمُ قَوِيٌّ

Hizmetçi güçlüdür.

 

لَيْسَ الْعاَمِلُ نَشِيطاً.

İşçi çalışkan değildir.

اَلْعاَمِلُ نَشِيطٌ.

İşçi çalışkandır.

هَلِ الشاَّرِعُ مُزْدَحِمٌ ؟

Cadde kalabalık mıdır?

 

لاَ ، هُوَ لَيْسَ مُزْدَحِماً.

Hayır, o kalabalık değildir.

 

هَلِ الْحُجْرَةُ واَسِعَةٌ.

Oda geniş midir?

 

لاَ ، هِيَ لَيْسَتْ واَسِعَةً.

Hayır, o geniş değildir.

 

إِنَّكِ لَسْتِ ناَدِمَةً.

Gerçekten pişman değilsin.

 
     

إِنَّنِي لَسْتُ فَقِيراً.

Gerçekten ben fakir değilim.

 
             

لَيْسَ fiili ile yapılan cümlelerde haber kısmı iki şekilde gelir:

1- Mansûb durumda;

لَسْتَ مُؤْمِناً.

Sen mü’min değilsin.

إِنَّهُمْ لَيْسُوا مُؤْمِنِينَ.

Onlar mü’min değiller.

2- Manayı te’kîd için (بِ) harfi cerine bağlı mecrûr olarak;

لَيْسَ هَذاَ شَيْئاً.

Bu bir şey değildir.

لَيْسَ هَذاَ بِشَيْءٍ.

Bu hiçbir şey değildir.

أَ لَيْسَ اللَّهُ بِرَبِّكُمْ.

Allah sizin Rabbiniz değil mi?

*Nâdiren olumsuzluk edatı olarak kullanılır:

لَيْسَ يَسْقُطُ الْمَطَرُ.

Yağmur yağmıyor.

Leyse’ye benzeyen edatlar denen (إِنْ) (ماَ) (لاَ) (لاَتَ) mübtedâ ve haber cümlesinin başına getirilerek kullanılmakta لَيْسَ gibidir. Hepsi de “yok, değil” manasınadır.

إِنْ : لَيْسَ  gibi görev yapar, ismini ref, haberini nasbeder. İsmi belirli veya belirsiz olarak gelebilir.

إِنْ رَجُلٌ قاَئِماً.

Adam ayakta değildir.

إِنْ زَيْدٌ قاَئِماً.

Zeyd ayakta değildir.

ماَ : (ماَ) hem belirli hem belirsiz isme gelir:

ماَ أَحَدٌ خَيْراً مِنْكَ.

Senden hayırlı kimse yoktur.

ماَ هَذاَ مُهْمِلاً.

Bu ihmal edilmiş değildir.

ماَ هَذاَ بَشَراً.

Bu beşer değildir.

لاَ : (لاَ) yalnız belirsiz ismin başına getirilir.  لَيْسَ gibi kullanıldığı azdır.

لاَ أَحَدٌ خَيْراً مِنْهُ.

Ondan hayırlı bir kimse yoktur.

لاَ رَجُلٌ هاَرِباً.

Kaçan adam yoktur.

ماَ ve لاَ nın haberlerine (بِ) harf-i ceri getirilebilir. Bu cer te’kit ifade eder.

ماَ هَذاَ بِشَيْءٍ.

Bu hiçbirşey değildir.

ماَ عَلِيٌّ بِهاَدِئٍ.

Ali asla huzurlu değildir.

Bu cümleler إِنَّ cümlesine gelen te’kîd lâmı gibidir:

إِنَّ عَلِياًّ لَهاَدِئٌ.

Gerçekten Ali huzurludur.

لاَتَ : لاَ en-nâfiye ve لَيْسَ manasındadır. İsmini ref haberini nasbeder. Başında bulunduğu isim cümlesinin kısımları zaman isimlerinden biri olur. Ancak kullanıldığı ifadede mübtedâ ile haberi birarada zikredilmez. İkisinden birisi, genellikle mübtedâ (لاَتَ ‘nin ismi) mahzûf olur (düşürülür), haberi kullanılır.

اَلْوَقْتُ وَقْتُ نَداَمَةٍ.

Vakit pişmanlık vaktidir.

لاَتَ وَقْتَ نَداَمَةٍ (لاَ الْوَقْتُ وَقْتَ نَداَمَةٍ) .

Pişmanlık vakti değildir.

اَلساَّعَةُ ساَعَةَُ نَداَمَةٍ.

Saat pişmanlık saatidir.

لاَتَ ساَعَةَ نَداَمَةٍ  (لاَ الساَّعَةُ ساَعَةَ نَداَمَةٍ) .

Pişmanlık saati değildir.

..لاَتَ حِينَ مَنَاصٍ.

..(Artık) kurtulma zamanı değildir (Sâd, 3).

* Ef’âlü’l-İstimrâr denilen (devamlılık ifâde eden) fiiller de irab bakımından كاَنَ ve kardeşleri gibidir. İsim cümlesinin başına geldiği takdirde mübtedâ ile haber üzerinde aynı etkiyi yaparlar. Bir çok gramer kitabında كاَنَ ve Kardeşleriyle birlikte zikredilmektedirler. Bu fiiller isminin haberiyle nitelenmesindeki sürekliliği anlatır ve şunlardır:

ماَ داَمَ

ماَ انْفَكَّ

ماَ فَتِئَ

ماَ بَرِحَ

ماَ زاَلَ

Hepsi de “halâ, devam ediyor” manasındadır. Mâzî ya da muzâri olarak gelebilirler. Başlarındaki ماَ olumsuzluk harfi olmasına rağmen fiile olumsuzluk değil devamlılık manası kazandırır. Aksi takdirde devamlılık vermez. Şimdi bunları örnekleriyle görelim:

ماَ زاَلَ

ماَ زاَلَ الْمَرِيضُ حَياًّ.

Hasta hâlâ hayattadır.

لاَ يَزاَلُ الْأَطْفاَلُ ناَئِمِينَ.

Çocuklar hâlâ uyuyorlar.

ماَ بَرِحَ

ماَ بَرِحَ الْوَلَدُ مَرِيضاً.

Çocuk hâlâ hastadır.

لاَ يَبْرَحُ الْمَرِيضُ ناَئِماً.

Hasta hâlâ uyuyor.

   

ماَ فَتِئَ

ماَ فَتِئَ التاَّجِرُ صاَدِقاً.

Tacir hâlâ doğrudur.

لاَ يَفْتَأُ الْجاَهِلُ مُصِراًّ عَلَى عِناَدِهِ.

Câhil inadında hâlâ ısrarlıdır.

ماَ انْفَكَّ

ماَ انْفَكَّتِ السَّماَءُ مُمْطِرةً.

Hava hâlâ yağmurludur.

لاَ يَنْفَكُّ النَّسِيمُ عَلِيلاً.

Meltem (ılık rüzgar) hâlâ tatlıdır[6].

Bu dört fiil örneklerde görüldüğü gibi yalnız mâzî ve muzâri siygalarında gelir.

ماَداَمَ  …dığı müddetçe: Kendinden önce gelen cümlenin müddetini kendinden sonraki cümleye bağlar. لَيْسَ  gibi yalnız mâzî siygasında bulunur. (داَمَ يَدُومُ) daكاَنَ gibi çekim yapılır:

داَمَ      داَماَ     داَمُوا

داَمَتْ   داَمَتاَ     دُمْنَ

دُمْتَ   دُمْتُماَ    …

لاَ تَقْرَأْ ماَداَمَ النُّورُ ضَئِيلاً.

Işık zayıf olduğu müddetçe okuma.

أَعْبُدُ اللَّهَ ماَ دُمْتُ حَياًّ.

Diri olduğum müddetçe Allah’a ibadet ederim.

كُلْ ماَ دُمْتَ جاَئِعاً.

Aç olduğun müddetçe ye.

Önemli Not: a)كاَنَ  ve kardeşlerinden bu yana söylenen nâkıs fiillerin isimleri müfred, tesniye ve cemi de gelse fiiller hep müfred gelir. Aksi takdirde normal fiil vazifesi görürler.

كاَنَ الرَّجُلاَنِ يَتَكَلَّماَنِ.

İki adam konuşuyorlardı.

لاَ يَزاَلُ الْأَطْفاَلُ ناَئِمِينَ.

Çocuklar hâlâ uyumaktadırlar.

لاَ يَزاَلُونَ مُخْتَلِفُونَ.

Daima ihtilaflıdırlar.

b) Nâkıs fiillerin isimleri müzekkerse fiiller de müzekker, isimler müennes ise fiiller de müennes gelir:

لَيْسَتِ الداَّرُ واَسِعَةً.

Ev geniş değildir (semâi müennes).

 

لَنْ يَتْرُكَ الصَّلاَةَ ماَ داَمَ الْمُؤْمِنُ حَياًّ.

Mü’min yaşadığı müddetçe namazı hiç terketmeyecek.

c) Nâkıs fiillerin haberleri isim cümlesinin haberi gibi müfred, cümle ve şibh-i cümle (zarf ve câr-mecrûr) olarak gelir.

Müfred:

ماَ زاَلَ الْمُهَذَّبُ مَحْبُوباً.

Terbiyeli daima sevilir.

İsim Cümlesi:

(=كاَنَتْ بِنْتُ عُمَرَ ناَئِمَةً فِي الصَّباَحِ).

كاَنَ عُمَرُ بِنْتُهُ ناَئِمَةٌ فِي الصَّباَحِ

Burada altı çizili isim cümlesi Kâne’nin haberi olarak mahallen mansûbtur.

Sabahleyin Ömer’in kızı uyuyordu.

Fiil Cümlesi:

كاَنَ الطاَّلِبُ يَتَكَلَّمُ مَعَ أُسْتاَذِهِ.

Öğrenci hocasıyla konuşuyordu.

Şibh-i Cümle (Zarf):

كاَنَتِ الطاَّلِباَتُ أَماَمَ الْمَدْرَسَةِ.

Kız öğrenciler okulun önünde idi.

Şibh-i Cümle (Câr-mecrûr):

كاَنَ فِي الْمَلْعَبِ مُتَفَرِّجُونَ.

Stadda seyirciler vardı.

Yorum ekle

Üye Girişi

Mesaj Kutusu

Giriş yapmamışsınız.

İstatistikler

Kullanıcılar
5626
Makaleler
797
Makale Görünüm Sayısı
3472844

Sayfa Alt Bilgisi

Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.



Copyright © 2024 Erbaalı İrfan Aydın Rights Reserved.